Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10013 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2373 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili idareye bağlı kaçak su ekibinin 19.06.2010- 19.08.2010- 23.06.2011 tarihlerinde davalıya ait oto yıkama iş yerinde yapılan kontrolde abone olunmadan kanalizasyonun kullanıldığının tespit edildiğini, ASKİ Tarifeler Yönetmeliğine dayalı olarak kaçak atık su tutanağı düzenlendiğini, kaçak atık su kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen bedelin ödenmediğini, bunun üzerine Ankara 30.İcra Müdürlüğü'nün 2010/20301 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini, icra takibine karşı yapılan itirazın haksız olduğunu, davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine ve itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin kendisine ait işyerinde kaçak atık su kullanmadığını, iş yerinde bulunan kuyudan çıkarılan suyun kullanıldığını, kaçak atık su kullanımı gerekçe gösterilen ve düzenlenen tutanakla kesilen cezanın yasal olmadığını, haksız ve kötüniyetli takip yapılması nedeniyle davalı lehine kötüniyet tazminatı hükmedilmesini ve davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunmuşturMahkemece; alınan bilirkişi raporu yerinde görülerek, davanın kısmen kabulü ile; Ankara 30.İcra Müdürlüğü'nün 2010/20301 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 2872,80 TL asıl alacak, 134,15 TL işlemiş faizi üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 55/2-e maddesi ile; ''ASKİ’nin kanalizasyon hizmetinin bulunduğu yerlerde bu yönetmeliğin 6'ncı maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine göre ASKİ’ye atık su aboneliği yaptırmak zorunda olup da abone olmaksızın atık suyunu kanalizasyon şebekesine verenlerden, bu maddedeki esaslar dahilinde tespit edilen atık su miktarı tarifesi üzerinden 3 katı olarak tahakkuk ve tahsil edilir.'' denildikten sonra aynı maddenin 3.fıkrası ile de ; ''Aynı gerçek ya da tüzel kişinin, aynı yerde 1 yıl içerisinde mükerrer kaçak su kullandığının tespiti halinde, mükerrer kullanımlarda kullandıkları su miktarı ait olduğu tarifenin 4 katı olarak tahakkuk ve tahsil edilir.'' hükmü getirilmiştir.Buna göre ister "kaçak su" ister "kaçak atık su" olsun aynı gerçek ya da tüzel kişi, aynı yerde 1 yıl içerisinde mükerrer kaçak kullandığı taktirde, mükerrer kullanımlarda kullandıkları su miktarı ait olduğu tarifenin 4 katı olarak tahakkuk ve tahsil edilecektir.Oysa somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda; ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 55/e-2. maddesine uygun hesaplama yapılmadığı gibi şayet 19.08.2010 tarihli kaçak zaptı hesaplamaya esas alınmış ise daha önce dava konusu edilen 19.06.2010 tarihli kaçak zaptı ile aradaki sürenin esas alınması gerekirken 304 gün üzerinden kullanım bedelinin belirlenmesi doğru görülmemiştir.O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davalının bir yıl içerisinde mükerrer kaçak atık su kullandığı tespit edilmiş olduğundan 4 kat cezalı tarifenin uygulanması gerektiği de gözönünde bulundurularak, konusunda uzman ve ehil bir bilirkişiden yeniden rapor alınıp (temyiz eden aleyhine olmayacak şekilde) varılacak uygun sonuç dairesinde hüküm tesisi olmalıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.