Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 327 - Esas Yıl 2014





Kararı verenYargıtay Dairesi : 15. Ceza DairesiMahkemesi : Asliye CezaMala zarar verme suçundan sanık ...’ın TCK’nun 152/1-a, 62, 50/1-b maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve katılan Sivas Belediyesinin zararının suçtan önceki hale getirilmesi veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi seçenek yaptırıma çevrilmesine ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.01.2011 gün ve 1105-2 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 09.05.2013 gün ve 3296-8624 sayı ile;“Sanığın, arkadaşları tarafından darp edilmeyi hazmedemeyip aniden sinirlenerek parkta bulunan aydınlatma lambasına, ahşap banka ve çöp kutusuna tekme atıp kırmaktan ibaret eyleminin, 5237 sayılı TCK'nun 152/1-a maddesinde düzenlenen kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak1-5237 sayılı TCK'nun 50/1-b maddesine göre; kısa süreli hapis cezasının, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi tedbirine çevrilebileceğinin hüküm altına alındığı, aynı yasanın, malvarlığına yönelik bazı suçlarda etkin pişmanlığı düzenleyen 168. maddesinde, failin, azmettirenin veya yardım edenin etkin pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme ya da tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde mağdurun rızası aranmaksızın, kısmi geri verme veya tazmin halinde ise mağdurun rıza göstermesi koşuluyla ve etkin pişmanlığın gerçekleştiği yargılama aşamasında dikkate alınarak ceza indirimi öngörüldüğü, öte yandan aynen geri verme veya tazmin tedbiri aynı Kanunun 50/1. maddesinde hapis cezasına seçenek yaptırımlar arasında gösterilmiş ise de; yasal bir indirim nedeninin, bundan yararlanmama iradesini ortaya koyan failin cezasını etkisiz kılacak biçimde aynen tazmin tedbirine dönüştürülmesinin mümkün olmadığı, böyle bir uygulamanın mağdurun zararını soruşturma veya kovuşturma aşamalarında gidermeyen faillere yeni bir olanak tanıma olacakken, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında zararı ödeyen sanık aleyhine ve adalete aykırı bir sonuç doğuracağı, maddenin düzenleniş amacının da bu şekilde yorumlanamayacağı gözetilmeyerek, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayan sanık hakkında verilen hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nun 50/1-b maddesi uyarınca kamunun uğradığı zararın suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi tedbirine dönüştürülmesi,2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK'nun 50/1-b maddesindeki aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinin seçenek tedbir olması karşısında, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hem suçtan önceki hale getirme hem de tazmin suretiyle giderilmesine karar verilmesi,3-5237 sayılı TCK'nun 50/6. maddesinde hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının karar yerinde gösterilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.Sivas 2. Asliye Ceza Mahkemesince 02.10.2013 gün ve 166-412 sayı ile;"...Yargıtay bozma ilamında özetle şartları oluşmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeyen sanık hakkında seçenek yaptırıma çevrilmesine karar verilmesinin benzer durumlarda mağdur zararını gideren sanıklar aleyhine adalete aykırı bir sonuç doğuracağı ve zararı gidermeme iradesini ortaya koyan sanığa yeni bir olanak vermenin yasanın amacına aykırı ve sonuç olarak uygulanma olanağı bulunmadığı, yine bozmanın 2. ve 3. bentlerinde hem suçtan önceki hale getirme hem tazmine hükmedilemeyeceği ve TCK'nun 50/6. fıkra gereği ihtaratın yapılmadığı nedenleri ile mahkememiz hükmü bozulmuş ise de yerleşik uygulama ile sanık lehine olan atıfet müesseseleri en lehine olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması olmazsa seçenek yaptırım veya tedbir bu da olmazsa erteleme olanaklarının değerlendirilmesi şeklinde sırayla gözetilecek olup, bunlardan birinin yasal koşulları oluşmadığından uygulanamaması halinde sıradaki diğer müesseseye müracaatı ve uygulanmasını engellemeyeceği, mağdur zararı giderilmediğinden H.A.G.B olanağı görülmemişse de H.A.G.B kararları mahkumiyet hükmü olmayıp sanığın denetim süresi içinde kasıtlı suç işlemesi halinde davanın düşmesi ile sonuçlanacak 'sanıklık müessesesi' olduğu, diğer seçenek yaptırımın ise hükümlülük sayılacağı dolayısıyla sanığın daha lehine olmadığı, yasada mağdur zararının suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle giderilmesinin alternatifli olarak sanık lehine bir düzenleme olduğu bununda birinden birini seçmek hususunda mahkemenin sanık aleyhine zorlanamayacağı, bunun infazda da bir sıkıntı yaratmayacağı hükümlünün suçtan önceki hale getirerek veya tazminle zararı giderme alternatiflerinden birini kullanabileceği, öte yandan TCK'nun 50/6. maddelerindeki hatırlatmanın hüküm esasına ilişkin olmadığı, hükümde yer almasa bile infaza ilişkin tebligatta hükümlüye bildirdiği, ne var ki hükmün sonuçlarının hatırlatılması usulen sanık yararına olduğundan mahkemenin önceki kararında yer almayan bu husustaki eksiklik hükümde açıklanan nedenle son kararımızla giderilmiş, açıklanan nedenlerle bozma ilamına katılma olanağı bulunmadığı" gerekçesiyle direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına ve katılan Sivas Belediyesinin zararının suçtan önceki hale getirilmesi veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi seçenek yaptırıma çevrilmesine karar vermiştir.Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 19.05.2014 gün ve 137832 sayılı "temyiz isteminin reddi" ve “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIKatılan vekilinin 02.10.2013 günü yüzüne karşı açıklanan hükme yönelik 11.03.2014 tarihli temyiz isteminin bir haftalık kanuni süreden sonra yapıldığı anlaşıldığından, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi gereğince reddine karar verilerek, inceleme Cumhuriyet savcısının temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayan sanık hakkında verilen hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nun 50/1-b maddesi uyarınca kamunun uğradığı zararın suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi tedbirine dönüştürülmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine yönelik ise de; aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususlarının Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak görüşülmesi gerekmiştir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece aleyhe bozmadan sonra sanığın adresine; “gelmediği takdirde CMK’nun 176/2. maddesi uyarınca zorla getirtileceği, 206/1. madde uyarınca delillerin ortaya konulmasına başlanacağı ve 98/3. madde uyarınca da yakalama emri düzenlenebileceği” şerhini içeren duruşma gününü bildirir tebligatın çıkarıldığı, ancak tebligat “muhatap gösterilen adresten taşınmış olup yeni adresi de tespit edilemediğinden. İade” şerhi ile bila ikmal iade edildiği, bunun üzerine mahkemece sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Asliye Ceza Mahkemesinin 02.10.2013 gün ve 166-412 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.