İçtihatları Birleştirme BGK 2010/1 E. , 2012/1 K.YABANCI MAHKEME KARARLARININ GEREKÇELI OLMA ZORUNLULUĞUNUN BULUNMAMASITENFIZMİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN (5718) Madde 54HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 297"İçtihat Metni"YABANCI
MAHKEME KARARLARININ SALT GEREKÇESİNİN BULUNMAMASININ KESİNLEŞMİŞ
YABANCI MAHKEME KARARININ TENFİZİNE ENGEL OLMAYACAĞI VE BU HUSUSUN 5718
SAYILI MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUNUN 54/C
MADDESİ ANLAMINDA KAMU DÜZENİNE AÇIKÇA AYKIRILIK SAYILMAYACAĞI…
I- İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDA BAŞVURU
“Yabancı mahkeme ilamının gerekçesiz olmasının kamu düzenine
aykırılık teşkil edip etmediği ve bu bağlamda gerekçeden yoksunluğun
yabancı mahkeme kararının tenfizine engel olup olmayacağı” hususunda
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararlarının, aynı Daire kararlarıyla ve
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin kararlarıyla çeliştiği ileri sürülerek,
görüş aykırılığının içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi,
Av. S… A… B…’un 24.11.2009 tarihli başvurusuyla istenilmiştir.
II- GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.06.1999 gün ve E:1999/5858 K:1999/7609 sayılı kararı.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2006 gün ve E:2006/2612 K:2006/9147 sayılı kararı.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 05.12.2001 gün ve E:2001/9007 K:2001/11406 sayılı kararı.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 02.10.2003 gün ve E:2003/6226 K:2001/11095 sayılı kararı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.06.2000 gün ve E:2000/2-1051 K: 2000/1068 sayılı kararı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.05.2009 gün ve E:2009/19-102 K: 2009/208 sayılı kararı.
III- GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLARDA BELİRTİLEN GÖRÜŞLERİN ÖZETLERİ
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.06.1999 gün ve E:1999/5858
K:1999/7609 sayılı kararında; gerekçe ihtiva etmeyen ve geçici boşanma
olduğu belirtilen yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırılık
teşkil ettiği ifade edilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2006 gün ve E:2006/2612
K:2006/9147 sayılı kararında; tanıma ve tenfizde yabancı mahkeme
kararının doğruluğunun, uygulanmış olan usul hükümlerinin, maddi ve
hukuki tespitlerin inceleme dışında tutulması gerektiği, kamu düzenine
açıkça aykırılığın ancak, Anayasa ile düzenlenen temel hak ve
hürriyetlere, milletlerarası hukukta kabul edilen temel ilkelere, adil
yargılanma ve savunma hakkına, genel ahlaka, Türk hukuk düzeninin
temelini oluşturan ve devletin vazgeçemeyeceği ilkelere aykırılık
halleri ile sınırlı bulunduğu, bu itibarla yabancı mahkeme
ilamının gerekçesiz olmasının kamu düzenine aykırı ve dolayısıyla
tenfize engel kabul edilemeyeceği belirtilmiş, anılan Daire
Başkanlığı’nca da istikrarlı son uygulamalarının bu yönde olduğu
açıklanmıştır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 05.12.2001 gün ve E:2001/9007
K:2001/11406 ve 02.10.2003 gün ve E:2003/6226 K:2001/11095 sayılı
kararlarında; yabancı mahkeme ilamlarının gerekçe ihtiva etmemesinin
Anayasa ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle tanıma ve tenfize engel
teşkil edeceği benimsenmiş, görüş yazılarında da aynı yöne işaret
edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yabancı mahkeme ilamlarının
tenfizinde doğrudan geçersizlikle ilgili bir kararı bulunmamakla
birlikte; 21.06.2000 gün, E:2000/2-1051 K:2000/1068 ve 27.05.2009 gün,
E:2009/19-102 K: 2009/208 sayılı kararlarında, gerek 2675 sayılı
Kanun’un uygulanmasında ve gerekse yürürlükte bulunan 5718 sayılı
Kanun’un uygulanmasında yabancı ilamın içeriğinin tetkik ve denetime
uygun bulunduğu, kamu düzeni ölçüsünün denetim için yeterli bulunduğu
kabul edilmiştir.
Şu durumda; Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin olarak, yabancı
mahkeme ilamlarının tenfizinde doğrudan geçersizlikle ilgili bir kararı
bulunmadığından; İkinci Hukuk Dairesi kararlarının kendi içinde ve
Onüçüncü Hukuk Dairesi kararlarıyla çelişki arz ettiği açıktır.
IV- İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME YOLUYLA GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ
GİDERİLMESİ GEREKTİĞİNE İLİŞKİN KARARLAR VE İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRMENİN
KONUSU
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 29.11.2010 tarih ve 158 sayılı Kararı ile;
“Yabancı mahkeme kararlarının gerekçe ihtiva etmemesinin tenfize
engel olup olmayacağı konusunda… İkinci Hukuk Dairesi’nin 30.06.1999
tarih E:1999/5858 K:1999/7609, 08.06.2006 tarih E:2006/2612 K:2006/9147,
Onüçüncü Hukuk Dairesinin 05.12.2001 tarih E:2001/9007 K:2001/11406,
02.10.2003 tarih E:2003/6226 K:2003/11095 sayılı kararları arasında
görüş aykırılığı bulunduğu ve farklı uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna
varıldığından; aykırılığın İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel
Kurulunca giderilmesi gerektiğine, görüşme tarihinin daha sonra Birinci
Başkanlıkça belirlenmek üzere raportör üye görevlendirilmesine karar
verilmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 10.02.2012
tarihli oturumunda raportör üyenin açıklamaları dinlendikten sonra esasa
girişilmezden önce; öncelikle içtihatlar arasında görüş aykırılığı
bulunduğu ve bu aykırılığın İçtihatların birleştirilmesi yoluyla
giderilmesi gerektiğine karar verilmiş ve İçtihatları Birleştirmenin
konusu, “Yabancı mahkeme kararlarının salt gerekçesinin bulunmamasının
kesinleşmiş yabancı mahkeme kararının tenfizine engel olup olmayacağı,
bu hususun 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanunun 54/c maddesi anlamında kamu düzenine açıkça aykırılık sayılıp
sayılmayacağı” şeklinde belirlenmiştir.
V- İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRMENİN GEREKÇESİ
1- KONUYLA İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER:
A)Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması
Madde 141- Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel
ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde
karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.
B) 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Hükmün kapsamı
Madde 297- (1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin
ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev
yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve
soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve
anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan
delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen
vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın
harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar
edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara
yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve
tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
C) Mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
Madde 388 - Karar aşağıdaki hususları kapsar:
1. Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak
katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli
sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,
2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,
3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve
anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller,
delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen
vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
4. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi ,
5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları,
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar
edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle
taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası
altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde
gösterilmesi gereklidir.
D) 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Yabancı Mahkeme ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınması
Tenfiz kararı
Madde 50- (1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına
ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş
bulunan ilâmların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi
tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
(2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir.
Tenfiz istemi
Madde 52- (1) Kararın tenfiz edilmesinde hukukî
yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. Tenfiz istemi
dilekçe ile olur. Dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
Dilekçede aşağıdaki hususlar yer alır:
a) Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri.
b) Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve
mahkemenin adı ile ilâmın tarih ve numarası ve hükmün özeti.
c) Tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu.
Dilekçeye eklenecek belgeler
Madde 53- (1) Tenfiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir:
a) Yabancı mahkeme ilâmının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı
veya ilâmı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış
tercümesi.
b) İlâmın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi.
Tenfiz şartları
Madde 54- (1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında
karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk
mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun
hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.
b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda
verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava
konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine
yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin
hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o
mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde
gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki
hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine
itiraz etmemiş olması.
Tebliğ ve itiraz
Madde 55- (1) Tenfiz istemine ilişkin dilekçe,
duruşma günü ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. İhtilâfsız kaza
kararlarının tanınması ve tenfizi de aynı hükme tâbidir. Hasımsız
ihtilâfsız kaza kararlarında tebliğ hükmü uygulanmaz. İstem, basit
yargılama usulü hükümlerine göre incelenerek karara bağlanır.
(2) Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının
bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilâmının kısmen veya tamamen yerine
getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış
olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.
Karar
Madde 56- (1) Mahkemece ilâmın kısmen veya tamamen
tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı
mahkeme ilâmının altına yazılır ve hâkim tarafından mühürlenip
imzalanır.
Yerine getirme ve temyiz yolu
Madde 57- (1) Tenfizine karar verilen yabancı ilâmlar Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunur.
(2) Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların
temyizi genel hükümlere tâbidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.
E) Mülga 2675 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tenfiz kararı
Madde 34 - Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına
ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan
ilamların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi
tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
Yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir.
Tenfiz istemi
Madde 36 - Tenfiz istemi dilekçe ile olur. Dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. Dilekçede aşağıdaki hususlar yer alır.
a) Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri,
b) Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve
mahkemenin adı ile ilamın tarih ve numarası ve hükmün özeti,
c) Tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu,
Dilekçeye eklenecek belgeler
Madde 37 - Tenfiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir:
a) Yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı ve onanmış tercümesi,
b) İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi.
Tenfiz Şartları
Madde 38 - Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir.
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği Devlet arasında
karşılıklılık esasına dayanan anlaşma yahut o devlette Türk
mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun
hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması,
b) İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması,
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,
d) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin
hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o
mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta
hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak
tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması,
e) Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk kanunlar
ihtilafı kuralları gereğince yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve
Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönden itiraz etmemiş olması.
Tebliğ ve itiraz
Madde 39 - Tenfiz istemine ilişkin dilekçe, duruşma
günü ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. İstem, basit yargılama
usulü hükümlerine göre incelenerek karara bağlanır.
Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının,
bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilamının kısmen veya tamamen yerine
getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış
olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.
Karar
Madde 40 - Mahkemece ilamın kısmen veya tamamen
tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı
mahkeme ilamının altına yazılır ve hakim tarafından mühürlenip
imzalanır.
Yerine getirme ve temyiz yolu
Madde 41 - Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunur.
Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların
temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.
2- İÇTİHADI BİRLEŞTİRMEYLE İLGİLİ KAVRAM VE KURUMLAR:
Yukarıda özü açıklanan içtihatları birleştirmenin konusu dikkate
alındığında, öncelikle “Yabancı mahkeme ilamlarının tenfizi”, “Kamu
düzeni” ve “Mahkeme kararlarının gerekçe ihtiva etmesi” hususundaki
kavram ve kurumların üzerinde durulması ve tüm bu hususlara dair
düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
2/1-TENFİZ
2/1.1-Kavram
Bir ilamın başka bir ülkede o devletin icra organlarını harekete
geçirerek uygulanmasını, icra edilebilirliğini bağlamak, ancak tenfiz
kararının varlığı ile mümkündür.
İcra edilmesinin gerektiği ülkede tenfiz için yabancı mahkeme
kararında tenfiz şartlarının var olup olmadığının incelenmesi ve
varılacak sonuç dairesinde verilecek tenfiz kararı ile mümkün ve uygun
olacaktır.
Tenfiz (exequatur) doktrinde değişik şekillerde açıklanmaktadır.
Tenfiz yabancı mahkeme kararına, kesin hüküm ve kesin delil kuvveti
uygun görmek yanında, Türk icra organları aracılığıyla Türkiye’de icra
edilebilme gücünün verilmesine ilişkin bir mahkeme kararıdır.
Yabancı bir mahkeme kararının Türk Mahkemeleri’nce tenfiz
edilebilmesi için, özel hukuk ilişkisinden doğan bir uyuşmazlığı çözmek
için verilmiş olması gerekir (5718 s. MÖHUK m.50).
Hukuk davalarının usul hukukuna ilişkin bir vasıflandırma olmasına,
vasıflandırmaya ilişkin değerlendirmeler ile hangi tür davaların hukuk
davası olacağı, tenfizin talep edildiği ülke hukukuna göre belirlenecek
ve değerlendirilecektir.
Diğer yönüyle; yabancı ilamın, verildiği ülke hukukuna göre şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekir.
Tenfiz davasında hukuki yarar şartı öncelikle incelenerek, kararı
verecek olan hakimin, yalnızca yabancı kararın tenfiz edilebilmesi için
Türk Hukuku’nda aranan şartları taşıyıp taşımadığını irdelendikten
sonra, şartların bulunması halinde artık tenfiz (exequatur) kararını
verebilecektir.
Tenfiz mahkemesinin, yabancı mahkemenin esasa uyguladığı hukuku ve
aynı şekilde kendi usul hükümlerini doğru uygulayıp uygulamadığını
inceleme ve yabancı ilamın içeriğini tetkik etme olanağı bulunmamaktadır
(2675 s. MÖHUK m.38/c, 5718 s. MÖHUK m.54/a, b, c, ç).
Ancak, yabancı mahkeme ilamının Türk kamu düzenine açıkça aykırı
olması halinde, tenfize her şekilde engel bulunduğu 5718 sayılı Kanun’un
amir hükmü gereğidir.
2/1.2-Tenfizin Şartları
5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 54. maddesinde tenfizin şartları düzenlenmiştir.
Buna göre ilk şart, Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet
arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk
mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun
hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması gerektiğine ilişkindir
(m.54/a).
Karşılıklılık koşulu vatandaşlığa değil, kararın verildiği mahkemeye
ilişkin bir şart olup, anılan şartın gerçekleşmemesi halinde artık diğer
şartların incelenmesine geçilemez.
Anılan maddede öngörülen diğer bir koşul da; ilâmın, Türk
mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması
veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya
taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan
bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması durumudur (m.54/b).
Burada, sözleşmesel karşılıklılık dışında yasal yada fiili
karşılıklılık bulunması da yeterli olup; tenfize konu ilamı veren
devletin yasaları Türk Mahkemeleri’nden verilmiş kararların o ülkede
tenfiz olunmasını sağlıyor veya bu konuda fiili bir uygulama yaratılmış
ise karşılıklılık esasının varlığı gerçekleşmiş demektir.
Tenfizin şartlarından bir diğeri ise, savunma haklarının ihlal
edilmemiş olması; o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz
istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde
çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı
bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin
yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk
mahkemesine itiraz etmemiş olmasıdır (m.54/ç).
Nihayet, 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun’un 54/c. maddesinde, içtihatları birleştirmenin konusu
olan “Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması” tenfizin şartları
arasında gösterilmiştir.
Bu açık hüküm karşısında, kamu düzenine açıkça aykırılık hallerinde
yabancı mahkeme ilamının tenfiz edilmesi ve Türkiye’de icra edilmesi
olanaksızdır.
Öyleyse bu noktada, “kamu düzeni” kavramı, “hükmün kamu düzenine
aykırılığının belirlenmesi”, “kamu düzeninin tenfize etkisi”, “kamu
düzeni ve gerekçenin varlığı” hususlarının irdelenmesinde yarar vardır.
2/2-KAMU DÜZENİ
2/2.1-Kavram
Kamu düzeni, niteliği gereği zamana, yere göre değişen, içeriğinin
tesbiti zor bir her somut olaya göre değişiklik gösteren bir kavramdır.
İlmi açılamalara ve yargısal kararlara rağme gelişen hukuk sistemlerinde
bile tanımı olmamasına rağmen “toplumun temel yapısını ve çıkarlarını
koruyan kuralların bütünü” olarak tanım yapılabilir.
Kamu düzeni kavramının müdahale alanı son derece geniş ve yoruma
müsaittir. Hükmün gerekçesiz oluşundan dolayı kamu düzeni kavramından
hareket ederek, yabancı ilamın verilmesinde işlenen usulün, uygulanan
hukukun, ilamın icrasının meydana getireceği sonuçların incelenmesi
suretiyle, bir kararın kamu düzenine aykırı bulunarak tenfizi mümkün
olmayacaktır demek çok ağır bir neticeyi yaratmak olacaktır.
Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek haller çoğunlukla emredici
bir hükmün açıkca ihlali halinde düşünülecektir. Fakat her emredici
hükmün ihlali halinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı
kararın Türk kamu düzenine aykrı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir.
O halde, iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel
değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının
dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel
siyasete, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası
alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine
dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak
ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine,
toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak
ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir.
İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu
hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
2/2.2- Kamu düzeninin tenfize etkisi
Mahkeme kararlarının verildikleri ülke dışında kesin hüküm, kesin
delil ve icrai güce sahip olmaları, milletlerarası toplumda kişisel
ilişkilere ve ticari hayatın getirdiği ekonomik ilişkiler kurma ve
yaratma ve oluşan uyuşmazlıkların çözümü için tartışmasız mahkeme kararı
yanında gerekli olan yabancı ilamın tanınması ve tenfizinin kabul
edilmesini gerektirir.
Böyle bir zorunluluğun, iki hâkimiyeti karşı karşıya getirdiği
kuşkusuzdur. Bunlardan ilki, her devletin egemenliğinin ve milli
menfaatlerinin korunması gereği, ikincisi ise milletlerarası
menfaatlerin gerekleri ve kişilerin haklarına saygı kuralının insan
hakları evrensel beyannamesi ile bu hakların korunup korunmasının
benimsenmesidir.
Tenfiz ile yabancı ülkenin egemenlik tasarrufuna, diğer bir bağımsız
devletin ülkesinde etkinlik, icra edilebilirlik tanınmasıdır.
Yabancı mahkeme kararlarını tanıyan, tenfiz eden devlet, prensip
olarak kendi mahkemelerinin çözmeye yetkili olduğu bir uyuşmazlığı çözme
yetkisinden vazgeçmekte, adeta uyuşmazlık üzerindeki egemenlik tasarruf
yetkisinin başka bir devlet tarafından yargı yetkisi kullandırarak
ortadan kaldırılmasına izin vermektedir.
Özellikle, tenfiz sonucunda kararın, ülkesinde icra edilen devletin
icra organlarının, yabancı bir mahkemenin emriyle harekete geçecek
olmaları tenfize çok daha etkinlik kazandıracak ve içeriği tetkik
edilebilirlik şüphesini de birlikte getirecektir.
Kamu düzeninin belirsiz niteliğinin sonucu olarak hangi kriterlerin
kullanılması ile ortaya çıkacağı hususu yabancı ilamda gösterilen
gerekçede ve ittihaz olunan hüküm ile ortaya çıkacağını kabul etmek
gerekecektir. Yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olup
olmadığının denetlenmesi sırasında içeriği tetkik yasağı devreye
girmekte olup, bu yasağın takdir hakkı ile ortadan kaldırılamayacağı
açıktır.
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nda kabul edilen
sisteme göre, tenfiz hakimince, yabancı mahkeme kararı esastan
incelenemez ve hukuka uygunluğu denetlenemez.
Şu durumda tenfiz hakiminin, tenfiz şartları dışında ilamın içeriği
üzerinde incelemede bulunma hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Aksi halin
kabulü, tenfiz hâkimini, üst mahkeme görevini kendinde bulması
şeklindeki bir sonuca götürür.
2/2.3- Hükmün kamu düzenine aykırılığının belirlenmesi
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında Kanunun
54/c maddesinde, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, tenfiz
şartları içinde sayılmıştır.
Buna göre, yabancı mahkeme kararının verilmesinde uygulanan hukuk ve
bunun hangi kriterlere göre uygulandığı değil, yabancı kararın
Türkiye’de icra edilmesi halinde meydana gelecek sonuçların Türk kamu
düzenini ihlal edip etmeyeceğinin araştırılması gerekir.
Anılan maddede yer alan, “Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı
bulunmaması” ifadesinden, yabancı mahkeme kararının esasına uygulanan
hukukun Türk kamu düzenine aykırılığının incelenemeyeceği, sadece hükmün
tenfizi neticesinde ortaya çıkan hukuki sonuçların kamu düzenine aykırı
olması halinde yabancı mahkeme kararının tenfizinin reddedileceği
sonucuna varılmalıdır.
Esasa uygulanan hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk
Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı
kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas,
yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine
aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel
adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet
anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa ‘da yer alan temel hak ve
özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk
prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak
benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi
ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır.
2/2.4- Kamu düzeni ve gerekçenin varlığı
Hukukun üstün kılınması yargıya olan güvenin pekiştirilmesi, yansız
ve aleni yargılama yanında, kararların yargılama safahatına uygun
doyurucu ve inandırıcı olarak kaleme alınmasıyla olanaklıdır. Hukuk aynı
durumda olan herkese eşit olarak uygulanmadığı sürece, onun
yüceltilmesi olanaksızdır.
Gerekçenin kamu düzeni ile ilgili bulunduğu açıktır. Gerekçe kuralını
kamu çıkar, yarar ve düzeni ile aynı kavşakta birleştiren onun denetimi
olnaklı kılınan değerlerdir.
Demokratik hukuk devletlerinde gerekçe sadece bir hükmü
temellendirmekle kalmaz, içeriğindeki gerçeklik ilgisi ile insan, toplum
ve kamunun hükmün kişiliğinde, yargıcı ve onun etkinliğini denetleyerek
alışkanlıklarını örseleyen bir rol üstlenir. Gerekçe bağlayıcıdır.
Bağlayacılık yargılama usulü ile hedeflenen amaca göre farklılık
gösterir. Gerekçe kapsayıcı ve çoğulcu olmalıdır.
Tarafların ileri sürdükleri iddia ve vakıaların değerlendirilmemesi,
savunma hakkının ihlali olduğu gibi bu durumda gerekçenin de devreye
girdiğini unutulmamalıdır. Zira mahkeme kararlarının gerekçeli olması,
tarafların ileri sürdükleri iddia ve savunmaların dikkate alınmasının
bir sonucudur. Kararın gerekçesinde belirtilen bu hususların tartışma
konusu olduğu Anayasa’nın 141/3. madde hükmü ile bu değerlendirmenin
yapılmasının zorunlu bulunduğu ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 388., 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
297 ve 298 maddelerinde de açık hükme bağlandığı belirgindir.
Devletler Özel Hukuku’nun yabancı mahkeme kararlarının gerekçesine
yaklaşımı Medeni Usul Hukuku ile aynı değildir. Kararın gerekçesi,
kararı veren hâkimin mensup olduğu devletin usul kanunlarına tabi olup,
kural olarak başlı başına bir kamu düzenine aykırılık teşkil etmesi
aykırılık yaratmayacaktır.
Temel savunma hakkının ihlali ile kararın gerekçesiz oluşu farklı
hususlar olup, savunma hakkının verilmemiş olması iç hukuktaki kamu
düzenine aykırılık yaratacak ise de, yabancı ilamın gerekçesiz oluşu
sadece ve tek başına bir sebep olarak kamu düzenine aykırılığı
oluşturmayacaktır.
2/3- DEĞERLENDİRME
Mülga 2675 sayılı Kanun ve bu Kanun’u yürürlükten kaldıran 5718
sayılı Kanunda yabancı bir mahkeme tarafından “hukuk davalarına ilişkin
olmak üzere verilmiş” ilamların tenfiz edilebileceği, ayrıca ceza
ilamlarının “kişisel haklarla ilgili hükümlerinin” de tenfize tabi
bulunduğu kabul edilmiştir.
Şu halde “maddi hukuka” ait talepler hakkında verilmiş bulunan her
türlü yabancı mahkeme kararları, tenfiz kararı verilebilecek
kararlardır.
Yabancı devletin usul hukukuna tabii olarak verilmiş olan bir mahkeme
kararının, mahkeme ilamı niteliğinde olup olmadığı ve kesinleşme
şartları, hiç şüphesiz ki münhasıran kararın verildiği ülkenin usul
hukuka göre tayin ve tesbit olunur.
Bu durum, bilindiği üzere milletler arası alanda gerekse Türk Mahkeme
uygulanmasında kabul edilmiş bulunan, usul hukukunda lex fori
prensibinin, diğer bir deyişle mahkemenin kendi usul hukukuna tabii
olması prensibinin bir gereğidir.
Nasıl ki, Türk Mahkemesinden verilmiş bir “mahkeme ilamını” yabancı
bir devletin kendi usul hukuku kurallarına göre bir icra emri veya
emirname olarak nitelemesi düşünülemez ise, aynı şekilde yabancı bir
mahkeme kararının mahkeme ilamı niteliğinin Türk usul hukuku hükümlerine
göre belirlemesi de söz konusu olamaz.
Nitekim, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkındaki Kanunda tenfiz için 54. maddede öngörülen usul hukukuna
ilişkin şartlardan, kararı veren mahkemenin tabii olduğu usul hukukuna
göre değerlendirilebileceği ilkesinden hareket edildiği açıktır.
Bu bakımdan kendi usul hukuku hükümlerine göre “ ilam” niteliğinde
kabul edilen bir mahkeme kararını Türk İcra Hukukunda yer alan bir
düzenlemeye benzeterek, belirli bir miktar paranın ödenmesi ihtarını
içeren emirname veya “ödeme emri” olarak nitelemek olanaksızdır.
Öyleyse, tenfize uygun yabancı bir mahkeme ilamının, 5718 sayılı Kanunda
sınırlı olarak sayılan şartları taşıması halinde tenfize karar
verilmesi gerekir.
Tenfiz için aranan şartlardan biri, Türk kamu düzeninin müdahalesi
ile ilgilidir. 5718 sayılı Kanun’un 54/c maddesine göre, yabancı bir
mahkeme ilamının tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme ilamının Türk Kamu
düzeninin müdahalesini gerektirebilecek bir ”hüküm” taşımaması şarttır.
Burada yabancı mahkeme ilamının tenfizinin reddini temin edebilecek
tek imkân yabancı mahkeme “hükmünün ya da hüküm fıkralarının” Türk kamu
düzenine açıkça aykırı olmasıdır. Bu şart bakımından yabancı ilamda yer
alan “gerekçe” ilamın tenfizini etkileyebilecek bir güce sahip değildir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, tenfiz hâkiminin yabancı mahkeme ilamının
maddi hukuk bakımından doğruluğunu inceleme ve değerlendirme yetkisi
yoktur. Bu yasak çerçevesinde, tenfiz hakiminin ilamda mevcut olan bir
gerekçeyi inceleyip değerlendirmesi de söz konusu olamaz.
Diğer bir değişle, ilamda bir gerekçenin bulunması veya bulunmaması
ilamda yer alan hükmün kamu düzenine aykırılığını belirlemede önem
taşımamaktadır. Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme ilamında Türk Usul
Hukuku’nun anladığı anlamda bir gerekçenin bulunması ya da bulunmaması
Türk Kamu düzeninin müdahalesi bakımından tenfiz için ne etkilidir ne de
gereklidir. Aksinin kabulü, yeniden yargılama yapmak sonucunu
doğuracağı gibi yabancı ilamı ittihaz eyleyen mahkemenin de denetim ve
inceleme organı haline gelmek gibi istenilmeyen bir durum belirecektir.
Aleyhine karar verilen tarafa savunma hakkını kullanma imkânının
verilmemiş olması da Türk Kamu düzeninin müdahalesini gerektiren bir
durumdur. İlke olarak, her mahkeme kendi usul hükümlerini uygular(“Lex
Fori” prensibi). Bu sebeple yabancı mahkemenin uyguladığı usulün, Türk
Usul hukukundan farklı olması Türk Kamu düzeninin müdahalesi için bir
gerekçe değildir.
Aynı ilke yabancı mahkeme ilamında uygulanan ispat hukukuna ait
kurallar bakımından da geçerlidir. Bununla beraber, eğer yabancı mahkeme
ilamı Türk hukuk anlayışına göre, bir hukuk devletinde olabilecek bir
usul hukuku düzeninden ve ispat hukuku kurallarından farklı, adil
yargılama ilkelerinin ihlal edici nitelikteki bir usule tabii olarak
verilmiş ise, Türk kamu düzeninin müdahalesinin gerekli olduğunu
düşünerek tenfiz talebinin reddi uygulanabilir. Özellikle taraflara
yeterli derecede kendilerini savunma imkânı vermeyen bir usul sistemi
içinde verilmiş yabancı mahkeme ilamı için tenfiz talebinin reddi söz
konusu olabilecektir.
Yabancı Mahkemenin davada kullandığı “Dava Usulü” de Türk Kamu düzeninin müdahalesini gerektiren bir usul değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası “Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır” ilkesini benimsemiştir (m.141/3). Türk
Mahkemelerindeki davalarda duruşmalara ilişkin yargılama kurallarını
tespit eden 141. maddenin, her türlü kararlarda gerekçe bulunmasını
emreden hükmünde yer alan “Bütün mahkemeler” kavramına, yabancı
mahkemelerin de dahil olduğunu söylemek olanaksızdır.
Anayasanın 141. maddesinin yargılama usulüne ilişkin olarak koyduğu
ilkelerin, münhasıran Türk Mahkemeleri için geçerli olacağı açık ve
tartışmasız kabul edilen bir belirlemedir.
Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, şekli ve maddi içeriğini
belirlediği “gerekçe” bilindiği üzere “Türk Usul Hukuku anlamında” bir
gerekçedir. Bu içerikteki bir gerekçenin yabancı mahkeme kararında da
bulunmasını istemek veya aramak şüphesiz lex fory prensibi ile de
bağdaşmayacaktır.
Öncelikle bu içerikteki bir gerekçe, Anayasaya değil fakat Türk Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’na ait bir gerekçedir. Türk Usul Kanunu’nun eski
388, yeni 297. maddesinde sayılan şekli ve maddi unsurların yabancı bir
mahkeme kararında da yer almasını beklemek ve aramak, neticede bu
unsurlardan birinin veya bir kaçının mevcut olmaması halinde bunu
düşünerek tenfize uygun yabancı bir mahkeme ilamının tenfizini
engellemek anlamına gelir. Bu çeşit bir düzenleme Milletlerarası Usul
Hukukunun ve Türk Tenfiz Hukuku’nun kabul edemeyeceği bir görüş ve
anlayış biçimidir.
Uygulamada ve ilmi görüşlere göre benimsenen lex fori prensibi
gereği, şekil ve maddi içeriği ile “gerekçe” her ülke hukukunun bizzat
kendisi tarafından belirlenen ve diğer ülke hukukları tarafından
“gerekçe” olarak kabul edilmesi zorunlu ve gerekli bir kavramdır. Buna
rağmen Anayasa’da yer alan Türk Mahkeme kararlarının gerekçeli olması
kuralı, Türk Kamu Düzeninin müdahalesini gerektirebilecek bir emredici
hüküm olarak düşünülemez.
Diğer yandan, mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması gerektiğini
ifade eden anayasa kuralının Türk Mahkemelerinden verilmiş kararlar için
“emredici” nitelikte olduğunda şüphe yoktur.
Ancak burada, her emredici kuralın, Anayasa kuralı dahi olsa, “temel
hak ve hürriyetlere ilişkin bir kural olmadıkça” yabancı hukukların
uygulanmasında ve dikkate alınmasında Türk Kamu Düzeninin müdahalesini
gerektirmeyeceğinin de kamu düzenine ilişkin bilinen bir prensip
olduğunu hatırlamak gerekir.
Türk tenfiz hukuku yabancı mahkeme kararlarının taşıdığı “hükümlerin”
açıkça Türk kamu düzenini ihlal edip etmeyeceği konusu ile ilgilenir.
Üstelik tenfiz hâkimine kararın gerekçesini incelemek ve dikkate almak
görev ve yetkisi dahi verilmemiştir. Yabancı mahkeme kararı, verildiği
ülkenin usul hukuku kuralı “ lex fory” kuralına tabidir. Tenfiz şartları
bu kuralların nasıl ve hangi ölçüde tenfizi engelleyeceğini ayrı ayrı
göstermiştir.
Görülmektedir ki, yabancı mahkeme kararında Türk Usul Hukukunun yeni
yürürlüğe girmiş bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.
maddesi hükmü anlamında bir gerekçenin bulunmaması tek başına Türk kamu
düzeninin müdahalesini gerektiren bir olgu değildir.
Kısaca; ilke olarak her mahkeme kendi milli usul hükümlerini uygular,
bu sebeple yabancı mahkemenin tatbik ettiği usulün Türk hukukundan
farklı olması kamu düzeninin müdahalesi için gerekçe değildir. Aynı ilke
yabancı mahkeme kararında uygulanan ispat hukukuna ait kurallar
bakımından da geçerlidir. Münhasıran hukuki dinlenilme hakkı verilmeden
oluşturulan ve kesinleşen gerekçesiz bir yabancı mahkeme kararının sırf
bu sebeple Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu belirtmek suretiyle
tenfiz talebinin reddi lex fori prensibine de aykırı düşecektir.
Diğer bir değişle kendi usul hukuk hükümleri uyarınca, Türk usul
hukuku anlamında, gerekçesi bulunmayan yabancı mahkeme ilamlarının
gerekçesizliği salt bu sebepten dolayı tenfize engel bir sebep olarak
ileri sürülemez. Ancak kararın Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk
genel ahlak ve adap anlayışına, temel adalet anlayışına, Anayasada yer
alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli olan
prensiplere özel hukuka ilişkin hüsnüniyet kurallarına, Türk Devletinin
siyasi rejimine, toplumun ekonomik yapısının temelinden sarsacak olan
değerlendirmeye, temel insan haklarına, adalet anlayışına aykırılıklar,
kamu düzenine aykırılık olarak kabul edileceğinden, yabancı mahkeme
ilamının hüküm fıkrasının uygulanmasıyla, şu sonuçları doğuracak yabancı
mahkeme kararlarının tenfizi olanaklı değildir.
VI-SONUÇ
“Yabancı mahkeme kararlarının salt gerekçesinin bulunmamasının
kesinleşmiş yabancı mahkeme kararının tenfizine engel olmayacağına ve bu
hususun 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanunun 54/c maddesi anlamında kamu düzenine açıkça aykırılık
sayılmayacağına”
10.02.2012 tarihinde yapılan ilk toplantıda üçte ikiyi aşan oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Bilindiği üzere, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 3. Maddesi uyarınca
Yargıtay’ın karar organları arasında sayılan Birinci Başkanlık Kurulu,
aynı Kanunun 10. Maddesine göre de Yargıtay Birinci Başkanının
başkanlığında dördü daire başkanı, dördü Yargıtay üyesi olmak üzere
sekiz asıl ve ikisi daire başkanı ve ikisi Yargıtay üyesi olmak üzere
dört yedek üyeden oluşmaktadır. Yine anılan Kanunun 45. Maddesine göre
de, Birinci Başkan, Yargıtay daireleri veya genel kurulları ile Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı dışındaki diğer merci veya kişilerin gerekçe
göstererek yazılı başvurmaları halinde, içtihadı birleştirme yoluna
gitmenin gerekip gerekmediğine ilişkin olarak Birinci Başkanlık Kurulu
karar verir ve Kurul’un bu kararı kesindir.
Dolayısıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihadı birleştirme
toplantılarında; Birinci Başkanlık Kurulunun içtihadı birleştirme yoluna
gitmenin gerektiğine ilişkin kararı tekrar oylamaya sunulamaz. Bu
sebeple Genel Kurul’un bu yöndeki kararına muhalifim.
KARŞI OY
İçtihadı birleştirmenin konusu, “Yabancı mahkeme kararlarının,
gerekçe ihtiva etmemesinin tenfize engel olup olmayacağı” hakkındadır.
Sayın çoğunluk 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanunun 54/c maddesi gereğince hükmün kamu düzenine açıkça
aykırı bulunmaması halinde gerekçe içermese dahi yabancı mahkeme
kararının tenfiz edilebileceğini kabul etmektedir.
Yabancı mahkeme ilamlarının tenfiz şartları, 5718 sayılı
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54 maddesinde
düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemeye göre yabancı mahkeme kararının tenfiz edilebilmesi için;
a)Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında
karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk
mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun
hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması.
b)İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda
verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava
konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine
yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.
c) Hükmün Kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması
ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin
hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o
mahkemede temsil edilmemiş yahut kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında
veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıda ki hususlardan
birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş
olması gerekir.
Yasa koyucu, yabancı mahkeme kararlarının tenfizini kayıtsız şartsız
kabul etmemiştir. Tenfiz için yukarda belirtilen sınırlamaları
getirmiştir. Bunlardan birisi de içtihadı birleştirmenin konusunu
oluşturan hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması ilkesidir.
Tenfizi istenen kararda yasada öngörülen diğer koşullar gerçekleşse dahi
hüküm kamu düzenine aykırı ise tenfiz edilemeyecektir.
Kamu düzeninin tanımlanmasında, uygulama ve doktrinde oybirliği
bulunmamaktadır. Kamu düzeni zamana ve yere göre değişebilir. Ancak gün
geçtikçe kamu düzeni kavramının kapsamı daraltılmaktadır. Anayasa ile
düzenlenen temel hak ve hürriyetlere, milletlerarası hukukta kabul
edilen temel ilkelere, adil yargılama ve savunma hakkına, genel ahlaka
Türk hukuk düzeninin temelini oluşturan ve devletin vazgeçemeyeceği
ilkelere aykırılık, kamu düzenine aykırılık teşkil eder.
Tenfizi istenen kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığı gerekçe
ile saptanabilir. Anayasa 141/3 maddesi “ Bütün mahkemelerin her türlü
kararları gerekçeli olarak yazılır.” HUMK 388 (HMK 297) maddesi de bütün
kararların gerekçeli olmasını öngörmüştür. Gerekçe hükmün dayandığı
hukuki esasları açıklar. Böylelikle hükmün denetlenmesi mümkün olur.
Taraflar da mahkemenin gerekçesi sayesinde haklı olup olmadıklarını
anlayabilir. Yargıtay incelemesi aşamasında kararın usul ve yasalara
uygun olup olmadığı gerekçe ile denetlenebilir. Avrupa insan Hakları
Sözleşmesinin 45.maddesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümlerinin ve
kararların gerekçeli olmasını şart koştuğu gibi sözleşmenin 6 maddesi de
adil yargılama hakkı başlığı altında kararların gerekçeli olmasına
değinmektedir.
Kararın hüküm fıkrası (sonucu), talep hakkında verilen sonucu
belirtir. Örneğin; 50.000 TL’nin davalı Maliye Hazinesinden tahsili ile
davacı A’ya verilmesine dair yabancı mahkeme kararında ki hüküm fıkrası
görünüşte kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil etmemektedir. Ancak bu
uyuşmazlık (A) ile maliye Hazinesi arasındaki Türk mahkemelerinin
münhasır yetkisine giren vergi hukuku uyuşmazlığından doğduğu takdirde,
Türk kamu düzenine aykırı bir kararın tenfizi sonucu doğuracaktır.
Tenfizi istenen kararın kamu düzenine aykırılık teşkil edip etmeyeceği
hüküm fıkrası (sonucu), ile gerekçenin birlikte değerlendirilmesi ile
saptanacağından sayın çoğunluğun gerekçe içermeyen kararların sadece
hüküm bölümünün denetlenmesini yeterli gören düşüncelerine katılmıyoruz.
10.2.2012
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi?
DAVA VE KARAR:
Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması
için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına
ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında
belirtildiği şekilde
PMF TABLOSU • TAZMİNAT HESAPLAMA
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Pakize'nin içinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı N Sigorta ZMSS poliçesi ile sigortalı araç nedeniyle meydana gelen kazada murisin vefat ettiğini belirterek, anne baba, eş ve çocuk için 5.000'er TL destekten yoksun kalma tazminatının müracaat tarihinden iti
Sosyal medya ortamından elde edilen veriler boşanma davasında tek başına delil olarak kabul edilemez
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektro
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?