Taraflar
arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen
19.07.2004 gün ve 2004/1009-1176 sayılı kararın incelenmesi şikayet
edenler vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk
Dairesinin 05.11.2004 gün ve 18264-23261 sayılı ilamı ile ;
(...Dairemizin
süreklilik arz eden içtihatlarında açıklandığı üzere takip dayanağı
menfi tespit konulu ilamın İİK’nun 72/4. maddesi gereğince kesinleşmeden
takibe konulması mümkün değildir. İlamda yer alan eklentiler de aynı
kurala tabii bulunduğundan şikayetin kabulü yerine reddine karar
verilmesi isabetsizdir...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikayet edenler vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk
Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A- Şikayetçinin İsteminin Özeti:
Şikayetçi/borçlular vekili 09.07.2004 tarihli şikayet dilekçesinde; İstanbul
4. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8919 Esas sayılı dosyasından tanzim olunan
Örnek 53 nolu icra emrinin vekil olarak tarafına 06.07.2004 tarihinde
tebliğ edildiğini, icra emri ile kendilerince açılan ancak reddedilen
menfi tespit davasında davalı/alacaklı lehine hükmedilen avukatlık
ücretinin ödenmesinin talep edildiğini, takibin haksız ve hukuka aykırı
olduğunu, zira, menfi tespit davasında verilen hüküm kesinleşmeden
ilamın ve ilamın eklentilerinin ( fer’ilerinin ) infazını talep etmenin
hukuken mümkün olmadığını, takibe dayanak teşkil eden İstanbul 4.Asliye
Ticaret Mahkemesi 2003/492 E- 2004/382 K. Sayılı dosyasının
müvekkillerince takip alacaklıları aleyhine açılmış bulunan Menfi Tespit
Davasına ilişkin olup; davanın 07.05.2004 tarihinde red ile
sonuçlandığını, verilen kararın taraflarınca temyiz edildiğini, dosyanın
Yargıtay’a gönderilme aşamasında olup, henüz kesinleşmediğini, İ.İ.K.
72 /IV maddesinde ilamın ancak kesinleştikten sonra icraya
konulabileceğinin açıkça belirtildiğini, çeşitli Yargıtay kararlarında
da bu konunun açıkça vurgulandığını, İİK 72 maddesinin HUMK 443
maddesinden ayrı olarak düzenlenmiş özel bir hüküm olduğunu ve takibe
dayanak teşkil eden menfi tespit davasındaki yargılama giderleri ve
avukatlık ücretinin ilam henüz kesinleşmediğinden takibe konulmasının
mümkün olmadığını, ifadeyle, öncelikle huzurdaki dava sonuçlanıncaya
kadar takibin durdurulmasına; yasa ve usule aykırı olarak tanzim olunan
icra emrinin ve takibin iptaline, karar verilmesini istemiştir.
B-Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Yerel Mahkeme;
“İcra
takip dosyası getirtilerek incelenmiştir.Takibe dayanak edilen İstanbul
4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/492 E. 2004/382 K. Sayılı 7.5.2004
tarihli ilamı MENFI TESPİT
davası sonunda verilmiş olup, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükümle tayin edilen vekalet ücretinin takibe konulması için hükmün
kesinleşmesi şartı aranmaz. Karşı yan ancak hükmü tehiri icra talepli
olarak temyiz edebilir. Şikayet yerinde değildir.”
Gerekçesiyle “Şikayetin REDDİNE” karar vermiştir.
C-Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme:
Şikayetçi/borçlular vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; “….takip
dayanağı menfi tespit konulu ilamın İİK’nun 72/4. maddesi gereğince
kesinleşmeden takibe konulması mümkün değildir. İlamda yer alan
eklentiler de aynı kurala tabii bulunduğundan şikayetin kabulü yerine
reddine karar verilmesi isabetsizdir.” Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Alacaklı/karşı tarafın karar düzeltme istemi Özel Dairece: “H.G.K.nun
7.11.1990 tarih ve 1990/12-446 E. 1990/564 K. sayılı kararı hükmüne
göre, düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf yapılan mahkeme
kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında karar
düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi HUMK.nun 440. maddesinde yazılı
dört halden hiç birine de uymadığından İİK.nun 366. ve HUMK.nun 442.
maddeleri uyarınca REDDINE…”karar verilmiştir.
Taraflara
duruşma günü tebliğ olunmuş; şikayetçi vekili bozmaya uyulmasını ,
alacaklı/karşı taraf vekili ise önceki kararda direnilmesini istemiştir.
Mahkeme, önceki kararında direnerek şikayetin reddine karar vermiş; hükmü şikayetçiler vekili temyiz etmiştir.
D- İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELE:
2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72.maddesinin IV ve V.fıkraları:
“IV.Fıkra-(Değişik:
9/11/1988 - 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati
tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı
ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan
zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı
davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde kırktan
aşağı tayin edilemez.
V.Fıkra-(Değişik:
9/11/1988 - 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal
takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca
hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir.
Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü
niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile
uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek
zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı
olamaz.”
Hükmünü içermektedir.
E-GEREKÇE:
İstek, icra müdürlüğünün işlemini şikayete ilişkindir.
Şikayetçi/borçlular İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesine 10.11.1999 tarihinde açtıkları Menfi Tespit davasında, “müzayaka halindeyken verdikleri , karşılığı bulunmayan çeklerden dolayı borçlu olmadıklarını” ileri sürmüşler; yapılan yargılama sonunda 07.05.2004 gün ve 2003/492 E.-2004/382 K. Sayılı kararla “Menfi Tespit davasının reddine, alacaklı/davalılar lehine vekalet ücretine” hükmedilmiştir.
Karar
kesinleşmeden alacaklı taraf İstanbul 4.İcra Dairesinin 2004/8919
sayılı dosyasında, borçlu/şikayetçiler aleyhine 22.06.2004 tarihinde
ilamlı takibe girişerek; borçluların açtığı menfi tespit davasının
reddine ilişkin yukarıda açıklanan ilamda hükmedilen vekalet ücretini
işlemiş faizi ile birlikte takip konusu yapmış; 39.506.360.000 TL
vekalet ücreti alacağı ve işlemiş faizi olan 740.750.000 TL olmak üzere
toplam 40.247.110.000 TL alacağın icra takip giderleri,vekalet ücreti ve
takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faizi ile
birlikte tahsilini istemiştir.
İcra Müdürlüğünce düzenlenen Örn.53 icra emrinin 06.07.2004 tarihinde tebliği üzerine borçlular aynı tarihte “karar kesinleşmediğinden ferilerinin de istenemeyeceği, İİK.72 maddesinde bu konuda özel hüküm bulunduğu” iddiasıyla eldeki şikayet başvurusunu yapmıştır.
İcra Hakimliğince şikayet reddedilmiş; şikayetçi tarafın temyizi üzerine Özel Dairece; “ilam kesinleşmeden ferilerinin de takibe konu olamayacağı” gerekçesiyle, karar bozulmuş; İcra Hakimliğince “menfi tespit isteminin reddedildiği, redde ilişkin kararın dolayısıyla ferilerinin kesinleşmesi gerekmediği “gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü şikayetçi taraf temyiz etmiştir.
Direnme
yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ; olumsuz tespit
(menfi tespit) davasının reddine ilişkin ilamda davalı taraf yararına
hükmedilen vekalet ücretinin tahsili amacıyla takibe girişilebilmesi
için ilamın kesinleşmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.
Öncelikle
belirtilmelidir ki, kural olarak; alacaklının, elindeki ilama dayanarak
ilamlı icra takibi yapabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart
değildir. Hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilamlı takip yoluna
başvurabilir.
Yine,
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443/1 maddesi gereğince
kural olarak, temyiz edilmiş olması da ilamın icrasını durdurmaz
Ancak, bazı istisnai durumlarda ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz.
Bu
istisnaların bir bölümü Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443.
maddesinde belirtildiği gibi, bir bölümü de özel yasalarında
gösterilmiştir
Bu
istisnai hükümlerden birisi de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun
yukarıya metinleri aynen alınan 72. maddesinin (IV). ve (V).
Fıkralarında özel olarak düzenlenmiş ve açıkça ifade olunmuştur.
Buna
göre; menfi tespit konulu ilamın anılan İcra ve İflas Kanunu’nun 72.
maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulması olanaklı değildir.
Diğer
taraftan, İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı
kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın
kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam
kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu
olamayacaktır.
Eş
söyleyişle; borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı
menfi(olumsuz) tespit davası sonunda alınan ilamın yargılama gideri ve
tazminata ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü
ile bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün
olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas
hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine
ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez.
Açıklanan
hususlar Özel Dairenin yerleşik uygulamasını gösteren tüm kararlarında
ortaya konulduğu gibi, Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 gün ve
1990/12-446 esas-1990/564 sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Yukarıda
açıklanan ilkeler karşısında, esasa ilişkin bölümü ile yargılama
giderleri bir bütün olan menfi (olumsuz) tespit ilamının, esasa ilişkin
bölümü kesinleşmeden hüküm kısmının diğer kalemlerinin infazı ve icra
takibine konu olması mümkün olmadığından, somut olay yönünden ise
alacaklı taraf bu gereğe uymaksızın kesimleşmemiş hükme dayanarak takibe
giriştiğinden, İcra Mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmesi
gerekirken reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup,
bozmayı gerektirmiştir.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç :
Şikayet edenler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden
dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.10.2005 gününde, oybirliğiyle karar verildi.