Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 491 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2036 - Esas Yıl 2013





DAVA :Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 3. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.2011 gün ve 2010/722 E., 2011/683 K. sayılı kararın incelenmesi tarafların vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 16.1.2013 gün ve 2012/4595 E., 2013/331 K. sayılı ilamı ile; ( ... 1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacıların tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-) Dava 24.7.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmişse de manevi tazminatların takdirinde yanılgıya düşüldüğü, manevi tazminatların çok fazla takdir edildiği anlaşılmaktadır. Davacıların çocuğu ve kardeşleri olan M. Ö.'ün ölümüyle sonuçlanan iş kazasında: sigortalının %20 davalıların ise toplam olarak %80 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Gerek mülga 818 Sayılı B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 Sayılı T.B.K'nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna dair zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.6.1966 tarihli ve 7/7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez. Bu ilkeler gözetildiğinde davacılar S. ve T. Ö.'den her biri yararına hüküm altına alınan 50.000,00'er TL ile davacılar S. Y., S. K.'dan her biri yararına hüküm altına alınan 25.000,00'er TL manevi tazminatın çok fazla olduğu açıkça belli olmaktadır. Mahkemece yukarda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşülerek ve özellikle manevi tazminatların çok fazla takdiri suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü. KARAR : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle, davacıların murisi M. Ö.'ün davalı şirkete ait iş yerinde çalışmakta iken 24.7.2007 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu öldüğünü, fabrikada meydana gelen yangının davalıların işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almamasından kaynaklandığını belirterek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla, ölen işçinin babası T. Ö. için 5.000,00 TL maddi 100.000,00 TL manevi annesi S. Ö. için 5.000,00 TL maddi 100.000,00 TL manevi, kardeşi S. Y. için 70.000,00 TL manevi ve diğer kardeşi S. K. için 70.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 350.000,00 TL maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müteselsilen alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar S. S. ve O. E. G. vekili cevap dilekçesinde özetle; iş kazasının oluşumunda murisin kusuru da dikkate alındığında davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin fahiş ve zenginleşme amacı taşıyacak boyutta olduğunu, olayda davalılara yüklenecek herhangi bir kusur bulunmadığını, işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin 6/a maddesinde belirtilen tüm tedbirlerin zamanında alındığını, davacıların murisine çalıştığı makineyle ilgili gerekli eğitimlerin verildiğini, yangının gerçekleştiği sırada hadde yağı ince filtre değişimi yapıldığını, bu değişimin makine operatörü ve yardımcıları tarafından iki günde bir yapılmakta olduğunu, davacıların murisinin sızdırmayı engelleyen contayı kullanmaması neticesinde basınçla sızan yağın tutuştuğunu, böylece tedbirsiz ve dikkatsiz davranması sonucu olayın meydana geldiğini, belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davalı A... Alüminyum Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların murisinin 7.1.2006 tarihinden olay tarihine kadar davalı işyerinde operatör olarak çalıştığını, olayın Folyo 4 Hadde Makinesinin filtre değişimi sırasında çıkan yangın sebebiyle meydana geldiğini, M. Ö.'ün yangının çıktığı makinenin operatörü ve filtre değişimi konusunda eğitimli kişi olduğunu, davalı şirketin makinenin periyodik bakımlarını yaptırdığını, olayın meydana gelmesinde davalı şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüyle davacı anne ve babanın maddi tazminat taleplerinin reddiyle anne Semiha ve baba T. için 50.000,00'er TL, kardeşler için ayrı ayrı 25.000,00'er TL manevi tazminatın olay tarihi 24.7.2007 gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine fazlaya dair istemin reddine, dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; Mahkemece, önceki kararda davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarı yönünden direnilmiştir. Direnme hükmünü, davalılar vekilleri temyize getirmiştir. Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; iş kazası sebebiyle ölen işçinin anne ve babasıyla kardeşlerine takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir. Öte yandan, mülga 818 Sayılı B.K.'nun 47. ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56. ) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine 818 Sayılı B.K.nun 47 ( T.B.K. 56 ). maddesi hükmüne göre; hakimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna dair zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu davardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hakim, M.K.nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı sebebiyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir ( H.G.K.nun 28.5.2003 gün 2003/21-368-355 ve H.G.K.nun 23.6.2004 gün 2004/13-291-370 Sayılı kararları ). Somut olayın incelenmesinde, 24.7.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacıların yakınının ölümüyle sonuçlanan olayın meydana gelmesinde davacıların yakınının %20 oranında, davalıların ise %80 oranında kusurlu olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. H.G.K.ndaki görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu görüşü dile getirilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında anne ve babayla kardeşler yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunun anlaşılmasına göre, H.G.K.'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince bozulmasına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.04.2014 tarihinde yapılan 2. görüşmede oybirliğiyle karar verildi.