DAVA : Taraflar arasındaki
"ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın açılmamış sayılmasına dair verilen
8.3.2012 gün ve 2009/559 E., 2012/233 K. sayılı kararın incelenmesi davacı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 13.9.2012
gün ve 2012/7998-11526 Sayılı ilamı ile;
( ... Dava, 1227 ada
24 parsel sayılı taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir. Mahkemece
davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
1.10.2011 tarihinde
yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 320/4 bendi
"Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar
verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış
sayılır" hükmü içermektedir.
Ortaklığın
giderilmesine dair davanın yargılaması sırasında; davacının 9.12.2010 tarihli
duruşmaya katılmamış olması sebebiyle H.U.M.K.409 maddesi uyarınca dosyanın
yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin
15.12.2010 tarihli yenileme dilekçesi üzerine yargılamaya devam edildikten
sonra davacı tarafın 8.3.2012 tarihli duruşmaya mazeretsiz olarak katılmadığı
anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık 6100
Sayılı H.M.K.nın 316/1-a bendi uyarınca basit yargılama usulünün uygulandığı
Sulh Hukuk Mahkemelerinde 1.10.2011 tarihinden önce açılmış ve bir kez işlemden
kaldırılmasına karar verilmiş olan davalarda 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 409.
maddesi mi yoksa 6100 Sayılı H.M.K.nın mad.320/4 bendinin mi uygulanacağı
noktasındadır.
6100 Sayılı H.M.K.nın
zaman bakımından uygulanma başlıklı 448 maddesi "Bu kanun hükümleri,
tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır" hükmünü
içermektedir. Buna göre somut olayda 1086 Sayılı H.U.M.K.nın yürürlükte olduğu
dönemde Kanunun 409/1 bendi bakımından tamamlanmış bir işlem sözkonusu
olmadığından 6100 Sayılı Kanunun uygulanma olanağı bulunmadığından anılan
Kanunun 320/4 bendinde belirtilen işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olma koşulunun
gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. Öte yandan dosyanın işlemden
kaldırılmasına karar verildiği tarih olan 10.11.2010 tarihinde yürürlükte olan
1086 Sayılı H.U.M.K.'nun 409. maddesine göre davacının bir defadan fazla
dosyayı takipsiz bırakması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği
konusunda kazanılmış hakkı bulunduğu, her ne kadar usul hükümlerinin derhal
uygulanırlığı sözkonusu ise de hukuka güven ilkesinin bir sonucu olarak
davacının ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı
kuralının 1.10.2011 tarihinden önce bir kez işlemden kaldırılmasına karar
verilen dosyalar için 6100 Sayılı H.M.K. nın yürürlük döneminde de uygulanması
gerektiğinin kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle, davacı tarafın 22.11.2011 tarihli duruşmaya katılmamış olması
nedeni ile H.M.K.'nın 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına
karar verilmesi gerekirken 6100 Sayılı Kanunun 320/4. maddesi gereği davanın
açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma
nedenidir... ),
Gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda;
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.'nca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
KARAR : Dava, 1227
ada 24 parsel sayılı taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir.
Yerel mahkemece,
"... Davacı yan usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davasını iki kez
takipsiz bırakmış olduğundan; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 448 /1
hükmü uyarınca, anılan kanunun hükümleri tamamlanmış işleri etkilememek
kaydıyla derhal uygulanacağından ve yine aynı kanunun 320 /son maddesi uyarınca
da basit yargılama usulüne tabi davalarda ( daha önce bir kez ) işlemden
kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya yenilenmesinden sonra takipsiz
bırakılırsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğinden...
süresinde yenilenmeyen bu davanın Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150/5 maddesi
gereğince açılmamış sayılmasına...", karar vermiş, verilen karar davacı
vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarda başlık bölümünde açıklanan
gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, "...
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce yürürlükte
bulunan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yürürlükte olduğu
dönemde davacı ilk kez davasını takipsiz bıraktığından dosyanın işlemden
kaldırılmasına karar verilmiş olup; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun
448/1 maddesinin tereddütsüz ifadesine göre bu işlem varlığını muhafaza
edecektir. Yani 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu döneminde
dosyanın ilk kez işlemden kaldırılması "işlemi" tamamlanmış olup;
yeni kanun döneminde, yeni kanun ahkamı sebebiyle ortadan kalkması veya dikkate
alınmaması imkanı mevcut değildir. Yani 448/1 hükmü uyarınca 1086 Sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununu dönemindeki işlemden kaldırma varlığını muhafaza
edecektir ve mahkememizce dikkate alınması mecburidir. Bundan sonra yürürlüğe
giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 320/4 maddesi gereğince ( 1086
Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu dönemindeki de dikkate alınarak )
somut olayla davacı yanın artık davasını takipsiz bırakma imkanı mevcut
değildir; iş bu 320/4 hükmü uyarınca, basit yargılama usulünün uygulandığı
somut davada, daha önce "tamamlanan" ve dolayısıyla mevcudiyetinin
dikkate alınması mecburi işlemden kaldırma "işlemi" sebebiyle, davacı
yan davasını 2. kez takipsiz bırakınca, kanunen ve zorunlu olarak davanın açılmamış
sayılmasına karar verilmesi gereklidir...", ifadelerine yer vererek
direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını,
davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla
H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada,
davacının davasını bir kez 1086 Sayılı H.U.M.K. bir kez de 6100 Sayılı H.M.K.
zamanında olmak üzere iki kez takipsiz bırakması halinde, H.M.K.nun 320/4.
maddesi ( H.U.M.K.nun 409/5 maddesi ) uyarınca davanın açılmamış sayılmasına
karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, konuyla
ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.
Mülga 1086 Sayılı
H.M.K.nun 409. maddesi:" Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri
gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde
dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Oturum
gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit
ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle 1. fıkra
hükmü uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar
hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı
tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçeyle başvurması
üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren
çağrı kağıdıyla birlikte taraflara tebliğ olunur.
Dava dosyanın
işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse
yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa
yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar
açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt
kapatılır.
Birinci ve 2.
fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan
yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz
bırakılamaz. Aksi halde 5. fıkra hükmü uygulanır" hükmünü içermektedir.
1.10.2011 tarihinde
yürürlüğe giren 6100 Sayılı H.M.K.nun 320/4 bendi "Basit yargılama usulüne
tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya,
yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır"
hükmünü içermektedir.
Usul hukuku alanında
geçerli olan temel ilke, yargılamaya dair kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe
girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu
düzeniyle yakından ilgili olmasıdır. Usul kurallarının zaman bakımından
uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralıyla birlikte dikkate alınması gereken
bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili "usul
işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı"dır.
Hemen belirtilmelidir
ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (
veya hükümle ) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve
aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı
ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yargılama sırasında yapılan bir
usul işlemi tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili
olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
Eğer bir usul işlemi,
yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul
kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir
deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden ( veya
kanunundan ) etkilenmez. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( H.M.K.'nun,
"Zaman bakımından uygulanma" başlığını taşıyan 448. maddesinde;
" ( 1 ) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla
derhal uygulanır." düzenlemesi getirilmiştir.
Somut uyuşmazlık
önceki yasa zamanında işlemden kaldırılıp yenilenen dosyanın, yeni yasa
zamanında tekrar işlemden kaldırılması halinde H.M.K.nun uygulanıp
uygulanmayacağı sonucuna göre de davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilip
verilemeyeceği noktasında bulunmaktadır.
Mülga
H.U.M.K.zamanında açılan dava, hiç işlemden kaldırılmamış dolayısıyla bir işlem
yapılmamış ve 6100 Sayılı H.M.K.zamanında işlemden kaldırılmışsa bu takdirde
tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması
gerektiğinden hareketle H.M.K.hükümlerinin uygulanması gerektiğinde
duraksamamak gerekir ( aynı ilke H.G.K.'nun 15.5.2013 tarih 2012/17-1629 E.,
2013/700 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. )
Buna karşılık somut
olayda olduğu gibi, mülga 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlükte olduğu dönemde
davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 Sayılı
H.M.K.zamanında da işlemden kaldırılması halinde, önceki yasa zamanında
yapılmış işlem gözetilerek 6100 Sayılı H.M.K.uygulanarak bir sonuca ulaşılması
usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı
olacaktır; bu bakımdan direnme kararının bozulması gerekmiştir. Nitekim HGK'nun
29.5.2013 tarih 2012/21-1698 E., 2013/779 K. sayılı kararında da aynı sonuca
varılmıştır.
H.G.K. görüşmeleri
sırasında bir kısım üyeler; 1086 Sayılı H.U.M.K.nun yürürlükte olduğu dönemde
işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyada, davanın 409/5 maddesi uyarınca
açılmamış sayılmasına karar verilebilmesi için gerekli işlemlerin henüz
tamamlanmadığı, bu sebeple 6100 Sayılı H.M.K.nun 448. maddesine göre
tamamlanmış işlem bulunmadığını, usul hukuku kurallarının derhal uygulanır
olması sebebiyle kazanılmış haktan da söz edilemeyeceğini bu sebeple yerel
mahkeme kararının onanması yönünde görüş bildirmiş iseler de, bu görüş yukarda
belirtilen sebeplerle Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
O halde, H.G.K.'nca
da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma
kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100
Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla
uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi
gereğince bozulmasına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana
iadesine, aynı kanunun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak
üzere, 12.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.