Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2668 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 799 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : EYÜP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/09/2009NUMARASI : 2007/80-2009/330Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 127 ada 18 parsel sayılı taşınmazı 775 Sayılı Yasa ve uygulama yönetmelikleri uyarınca davalı B.adına tahsisen tescil edildiğini, devir yasağına rağmen taşınmazın B. tarafından davalı A.’ye, onun da diğer davalı N.’e satış sureityle devrettiğini, taşınmazda tahsis amacına uygun olarak bina yapılmadığını, halen boş olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmaz kayıtlarındaki takyidat kaydının kaldırılmasından sonra satış işlemlerinin yapıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 1127 ada 18 parsel sayılı taşınmazın davacı belediyeye ait iken 775 sayılı yasa ve uygulama yönetmelikleri uyarınca davalı B. adına 06.5.1988 tarihinde tahsisen tescil edildiği ve B.tarafından 13.5.1991 tarihinde davalı A.'ye satıldığı, 02.11.2000 tarihinde de diğer davalı N.e satıldığı, davacı tarafından taşınmazın tahsis amacına uygun olarak kullanılmadığı, halen boş olduğu, tahsisin idarece iptal edildiği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Gerçekten de, çekişme konusu taşınmazın 775 Sayılı Yasanın 25.maddesi uyarınca satış suretiyle temlik edildiği ve idarenin belirlediği ödeme planı çerçevesinde bedelinin ödendiği, ancak aynı yasanın 27.maddesinde öngörülen süre içinde (1 yıl) kendisine tahsis yapılan B..'in konut yapmaya başlamadığı ve aynı yasanın 32.maddesi hükmü hilafına önceden tespit edilen plana göre 2 yıl içinde yapının nüve kısmınında bitirilmediği gibi mahallinde yapılan keşif sonucu taşınmazın halen boş olduğu da mahkemece saptanmıştır. Bu durumda, kural olarak tahsis koşullarının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kabulü gerektiğinde şüphe yoktur. Ne varki, son kayıt maliki davalı N.’in koşullarının gerçekleşmesi halinde TMK 1023 maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı açıktır.Bu durumda, taşınmazı ara malik A.den edinen davalı N.in Diğer davalılar B.ve A.ile el ve iş birliği içinde olup olmadığı, taraflar arasındaki durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda bulunup bulunmadığının kuşkuya mahal vermeyecek biçimde belirlenmesi önem arz etmektedir. Bilindiği üzere; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde son kayıt maliki N..yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.O halde, eksik tahkikat ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı, vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.