Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2651 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8518 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 14. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 11/04/2013NUMARASI : 2013/166-2013/186Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu, 01.11.2010 tarihi itibariyle faturalara dayalı cari hesap bakiyesinin tahsili için girişilen takibin haksız itiraz nedeniyle durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 22.11.2012 tarih ve 11749 Esas, 17571 Karar sayılı ilamıyla, gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldığı gerekçesiyle diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulması üzerine, bozmaya uyularak, taraflar arasında arasında yazılı bir sözleşmeye dayanmayan ticari ilişki olduğu, davacının ödenmeyen faturalara istinaden davalı hakkında icra takibi yaptığı, dava dosyasına da sunduğu 2010 yılı farklı tarihlerde kesilen 6 adet fatura ve davalının 30.08.2010 – 20.10.2011 ve 28.02.2011 tarihlerinde yaptığı banka havalesi ödemelerinden sonra cari hesap bakiyesi 3.304,00 TL davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 5.924,08 TL alacağın 3.304,00 TL'sine yapılan itirazın iptaline, takibin 3.304,00 TL üzerinden devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.2) Dava, taraflar arasındaki danışmanlık hizmeti bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, 05.07.2010 tarih ve 444923 nolu faturanın davacı defterine kayıtlı iken, davalının defterlerinde bu faturaya ilişkin kayıt bulunmadığı, Aras Kargo ile faturanın tebliğ edildiği ve davalının fatura bedeli olan 3.304,00 TL borcunun bulunduğu görüşü bildirilmiştir. Davalı vekilince, anılan faturanın tebliğ alınmadığı, kargoyu teslim alan dava dışı Dilek Çorbacı'nın davalının çalışanı olmadığı ve kargo teslim formunda kargonun içeriğinin ne olduğunun belli olmadığı, diğer bir deyişle, bu faturanın tebliğ edildiğinin kargo teslim belgesiyle ispat edilemediği, rapora itiraz dilekçesinde bildirilmiş ve bazı belgeler eklenmiş olmasına rağmen mahkemece, bu itirazlar karşılanmadan sonuca ulaşılmıştır. Bu belgelerden ve dosya kapsamından kargoyu teslim alan dava dışı D. Ç..'nın davalının çalışanı olmadığı ve kargo teslim formunda kargonun içeriğinin ne olduğunun belli olmadığı anlaşılmaktadır. YİBBGK'nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK'nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK'nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu'nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)Bu durumda, uyuşmazlık konusu faturanın tebliğ edildiği ispatlanamadığından, mahkemece, HMK'nın 31/1. ve 194/1-2. maddeleri uyarınca taraf vekillerinden açıklama alınarak, bedeli uyuşmazlığa konu faturada yazılı hizmetin niteliği, taraflar arasındaki sözleşmenin yazılı olup olmadığı, ödemelerin şekli, hizmet bedelinin ne şekilde hakedildiğinin kararlaştırıldığı, (hizmet verilmesinden sonra mı peşin mi ödendiği) belirlendikten sonra, yapılacak açıklamaya ve verilen hizmetin niteliğine göre uzman bir bilirkişi aracılığıyla tarafların defter ve kayıtları ile gerekirse işyerlerinde bu hususlarda inceleme yapılarak, dava konusu faturaya konu hizmetin verilip verilmediğinin tespiti ile oluşacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı olarak faturanın tebliğ edildiğinin kabulü ile, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Öte yandan, gerekçeli karar başlığında 21.06.2011 olan dava tarihinin, 20.02.2013 olarak yazılmış olması da hatalı olmuştur. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.