Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2201 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1197 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı ile yapılan taşınmaz satışına ilişkin sözleşmede taşınmazın net ve brüt kullanım alanı 84,39 m2 olarak taahhüt edilmesine rağmen dava konusu taşınmaz üzerinde yaptıkları ölçümde 65 m2 kullanım alanı olduğunu tespit ettiklerini ileri sürerek eksik teslim nedeniyle doğan zararına karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1000 TL nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece fazlası saklı tutularak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı yanca temyiz edilmiştir. Dava, taraflar arasında yapılan taşınmaz satış sözleşmesine göre davacı tarafından satın alınan taşınmazın sözleşmede kararlaştırılan kullanım alanına haiz olmadığı iddiasına dayalı olarak taşınmazın değer kaybından doğan zararın tazmini istemine ilişkindir. 4077 sayılı Kanunun 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, Borçlar Kanunu’nun bu konudaki 198. maddesi uygulanacaktır. Borçlar Kanununun 198. maddesine göre, alıcı, teslim aldığı malı örf ve âdete göre, imkân hâsıl olur olmaz muayene etmek ve satıcının tekeffülü altında olan bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda adi bir muayene ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp mevcut olup da, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da derhal satıcıya ihbar etmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. BK’nun 198. maddesinde öngörülen süre içinde ihbar edilmeyen ayıplar için dava açılamaz. Somut uyuşmazlık itibariyle;Davacının, davalı tarafından inşa edilen taşınmazı davalı ile yapılan19/10/2007 tarihli sözleşme ile satın alarak,taşınmazın davacıya 30.03.2010 tarihli teslim tutanağı ile teslim edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın kullanım alanının taahhüt edilen yüzölçüm miktarından daha küçük olarak imal edildiğine ilişkin husus davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olup,taşınmazın davacıya tesliminden sonra kısa sürede yapılacak bir inceleme ile anlaşılabileceği gözetildiğinde, taşınmazın kullanım alanına ilişkin ayıplı imalatında açık ayıp olarak kabul edilmesi gerekir. Davalı tarafından dava konusu bu ayıpları gizlemek için de herhangi bir hileye başvurulmadığı gibi davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur. Davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 28.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.