MAHKEMESİ : Erdemli 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/11/2013NUMARASI : 2012/395-2013/474Hazine ile S.. B.. aralarındaki dava hakkında Erdemli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 13.11.2013 tarih ve 395/474 sayılı hükmün Daire'nin 29.01.2015 gün ve 2014/5529-2015/1852 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Davacı Hazine vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı Hazine vekili; dava konusu 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazın aktif Lamas Çayı'nın taşkın kotunda yer almasına rağmen davalı adına tapuda kayıtlı olduğunu, Lamas Çayı'nın yüksek sarfiyatlı taşkın riski bulunduğunu, Başbakanlık Genelgeleri ve diğer mevzuatlar çerçevesinde dere yataklarının tespitinde DSİ'nin görüşünün alındığını ve DSİ'nin görüşünde dava konusu taşınmazın Lamas Çayı yatağında ve taşkın alanda olduğunun bildirildiğini açıklayarak, taşınmazın davalı adına olan tapusunun iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.Davalı S.. B.., dava konusu taşınmazın su baskını altında bulunan yerlerden olduğuna dair bir ilanın yapılmadığını, bunun yanı sıra 4373 sayılı Kanun'un mülkiyet hakkını yasaklamadığını ve bu yönde yargı kararlarının mevcut olduğunu, taşınmazda kıyı kenar çizgisinin bulunmadığını, taşınmaz??n kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; 4373 sayılı Kanun'un mülkiyet hakkını sınırlamadığı, bahsi geçen Kanun'un 2. maddesinde taşkın alanda yer alan taşınmazların üzerinde bulunabilecek muhdesatlar için düzenleme getirildiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 4373 sayılı Kanun gereğince yapılması gerekli olan ilanların yapılmadığını, taşkın sularla ilgili bir tehlike oluştuğunda idare tarafından önlemler alınabileceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairenin 29.01.2015 tarih 2014/5529 Esas 2015/1852 Karar sayılı ilamı ile 30.12.2012 tarihli ziraat ve jeoloji mühendisi bilirkişilerin verdikleri rapor eki krokide B harfi ile gösterilen 1678,48 m2 kısımla ilgili hüküm onanmış, aynı krokide A harfi ile gösterilen 189,45 m2 kısımla ilgili bozma sevkedilmiştir. Davacı Hazine vekili süresinde verdiği dilekçesinde bildirdiği gerekçelerle krokide B harfi ile ilgili kısma yönelik karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Dairenin 29.01.2015 tarihli ilamında, 2004 yılında yapılan kadastro çalışmalarında; limon bahçesi niteliği ile 1.867,93 m2 olarak davalı adına tespit ve tescil edilen dava konusu 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazın, 30.12.2012 tarihli ziraat ve jeoloji bilirkişilerin birlikte vermiş oldukları bilirkişi raporunda, kod farkının oldukça yüksek olup dere yatağı ile bir alakasının olmadığından, kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığı ve halen tarımsal faaliyetin sürdürüldüğünün açıklandığından bahisle B harfi ile belirtilen 1678,48 m2'lik kısım, tarım arazisi niteliğinde, özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğu kabul edilerek bu bölümle ilgili davanın reddine ilişkin hükme yönelen temyiz itirazları reddedilmiştir. Ancak, onama ilamında bahsi geçen ziraat ve jeoloji mühendisi bilirkişilerin birlikte sundukları 30.12.2012 tarihli raporda, dava konusu taşınmazın kuzey doğusuna uzanan dere su debisinin yoğun olduğu dönemde veya dönemlerde yapılan incelemelerde iki ayrı kod farkının bulunduğu, bunlardan dere kenarında kalan ve fen bilirkişi raporunda kırmızı renkle boyanarak A harfi ile belirtilen toplam 189,45 m2 alanın kod farkının çok az olması nedeni ile çay yatağına terkinin gerektiği açıklanmış, A harfi ile gösterilen bölüm ile B harfi ile gösterilen bölüm arasında aktif dere yatağı veya derenin etkisi alanında kalan yerler bakımından bir fark olup olmadığı açıklanmadığı gibi iki bölüm arasında ayırıcı bir sınır veya set olup olmadığı belirlenmemiştir. Raporda B harfi ile gösterilen kısmın kod farkının oldukça yüksek olduğundan bahsedilmişse de bu kod farkının ne kadar olduğu da belirlenmemiştir. Dere ile doğal sınırı çizdiği söylenen 60-70 yaşlarındaki çınar ağaçları dere ile A harfi ile gösterilen bölüm arasında yer aldığından B harfi ile gösterilen bölümün tarım arazisi olduğunu tek başına açıklamayacağı, oldukça yüksek kod farkı şeklindeki denetime elverişli olmayan gerekçeye dayanılamayacağı gibi bu bölümün tarım arazisi olduğunun bilirkişiler tarafından belirtilmiş olması da aktif dere yatağı veya derenin etki alanında kalıp kalmadığını açıklamak bakımından yeterli sayılamaz. Bilindiği üzere; aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerdir. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan ve dolgu yapılmayan bir yerin koşulları mevcut olduğu takdirde özel mülkiyete konu olması olanaklıdır. Hal böyle olunca, uzman jeolog bilirkişi dinlenilmek suretiyle dava konusu taşınmazın A harfi ile belirtilen bölümü yanında, B harfi ile ilgili bölümü bakımından da aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, A ile B bölümü arasındaki ayırıcı unsurun ve kod farkının denetime elverişli şekilde tespit edilmesi, dere ile doğal sınırı çizdiği söylenen çınar ağaçlarının A ile B bölümü arasında yer alıp almadığının belirlenmesi gerekmektedir. Tüm bu yönler gözönünde tutularak, yerinde yeniden keşif yapılması, taşınmazın A ve B ile ilgili bölümleri bakımından aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının jeolog bilirkişi aracılığı ile açıklamalar doğrultusunda tam olarak belirlenmesi, jeolog bilirkişiden taşınmazın önceki ve şu anki niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli, karşılaştırmalı ve Yargıtay denetimine açık bilimsel içerikli rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu hususlar yerine getirilmeden eksik araştırma ile yazılı biçimde fen bilirkişi raporunda A harfi ile belirtilen kısım yanında B harfi ile gösterilen kısım yönünden de davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Her ne kadar Dairenin temyiz incelemesi sırasında B harfi ile ilgili bölüm bakımından da açıklandığı şekilde inceleme ve araştırma yapılmak üzere bozma sevk edilmesi gerekirken, B harfi ile gösterilen bölümle ilgili davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddedilmesi, yalnızca A harfi ile gösterilen bölüme yönelik bozma sevkedilmiş olması hatalı ve iş yoğunluğundan kaynaklanan maddi yanılgıya dayalıdır. Davacı Hazine vekilinin B harfi ile gösterilen bölüme ilişkin karar düzeltme isteği bu yönden yerindedir.SONUÇ: Yukarıda açıklandığı üzere Yerel mahkeme hükmünün gerek A ve gerekse B harfi ile ilgili bölümleri kapsayacak şekilde tümü ile bozulması gerekirken krokide B harfi ile gösterilen bölümle ilgili temyiz itirazlarının reddiyle bu kısmın onanmasına karar verildiği, A harfi ile gösterilen bölümle ilgili ise kararın bozulduğu anlaşılmakla, davacı Hazine vekilinin B harfi ile gösterilen bölüme yönelen karar düzeltme isteği yerinde olduğundan kabulü ile Dairenin maddi hataya dayalı 29.01.2015 tarih ve 2014/5529 Esas, 2015/1852 Karar sayılı kısmen onama kısmen bozmayı içeren ilamının ortadan kaldırılmasına, Mahalli mahkeme hükmünün A ve B harfi ile gösterilen bölümleri kapsayacak şekilde tümü ile 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yasa gereğince aynı mahkeme ilamı ile ilgili bir defadan fazla karar düzeltme isteğinde bulunulamayacağından ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.