MAHKEMESİ : BAFRA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/02/2014NUMARASI : 2012/303-2014/134Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ......raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacılar, mirasbırakan İbrahim Akaydın'ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 450 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümü kızı ve damadı olan davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, davanın murisin ölümünden itibaren bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacıların temlikten haberdar olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlar, yargılama sırasında, kaba inşaat olan binanın ince işlerinin taraflarından yapıldığını, 3.000,00 TL 'ye taşınmazı satın aldıklarını, davalı Gülbeden'in aynı taşınmazdaki üçüncü ve dördünce kattaki paylarını kardeşleri Mehmet ile Saniye'ye bedelsiz devrettiğini bildirmişlerdir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazları davalıların düşük bedelle edindikleri, murisin satış ihtiyacı olmadığı, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davanın her zaman açılabileceği, murisin davacılar aleyhine muvazaalı işlem yaptığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Mirasbırakan İbrahim Akaydın'ın çekişme konusu 450 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu meskeni 1/2'şer paylı olarak 18.06.2008 tarihli akitle kızı ve damadı olan davalılara satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. ./..Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda ise, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, çekişme konusu taşınmazın davalılara temlikine konu resmi senedin tapu müdürlüğünden istenmediği, tedavüllü tapu kaydı ile satışın varlığı belirlense de satış bedelinin bilinmediği, davalıların aşamada çekişme konusu bağımsız bölümün ince işlerini yaptırdıklarını bildirip, bu yönde 14 adet fatura sundukları, anılan faturalar kıymetli evrak olarak mahkeme kasasına alınmışsa da mahkemece değerlendirilmediği gibi, temyiz incelemesine gönderilen dosya içine de konulmadığı, öte yandan davalı tanıklarının da usulsüz olarak dinlenmediği görülmektedir. Hal böyle olunca; öncelikle çekişme konusu bağımsız bölümün davalılara temlikine dair resmi senedin merciinden getirtilmesi, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun olacak şekilde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, davalıların savunması üzerinde durulması, tanıklarının dinlenmesi, miras bırakanın gerçek irade ve amacının açıklıkla saptanması ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Kabule göre de, davacıların eldeki davayı miras payları oranında açtıkları ve davada iştirakin sağlanmadığı, başka bir deyişle dava dışı mirasçılar olduğu dikkate alınmadan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesine aykırı şekilde istek aşılmak suretiyle ve Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince ölümle şahsiyetin son bulacağı gözetilmeden ölü kişi muris İbrahim Akaydın adına tescil kararı verilmesi de doğru değildir. Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.