Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13063 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21881 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : DolandırıcılıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;...'ın gerekçeli karar başlığında "müşteki" olarak gösterilen taraf sıfatının "katılan" olarak mahallince düzeltilmesi mümkün görülmüştür.Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Somut olayda; sanıklardan....'ın, suç tarihinde katılanın akıl hastası olan oğlunun eşi olduğu ve katılan ile birlikte yaşadıkları, sanık ...'nın, gönül ilişkisi yaşadığı diğer sanık ... ve onun arkadaşı olan sanık ... ile fikir ve eylem birliği içinde hareket etmek suretiyle kayınbabası olan katılandan hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmeye karar verdiği, bu kapsamda sanıklardan ...'in, kendisine ait cep telefonuyla katılanın evinde bulunan telefonu aradığı, telefona sanık ...'nın cevap verdiği, sonrasında katılana Telefondaki şahsın kendisini istediğini söyleyerek telefonu verdiği, sanık ...'in telefonda katılana, yaklaşık 1 yıl önce ölen eşini akıl hastası oğlunun vurduğunu, bu nedenle eşinin mezarının açılacağını ve otopsi yapılacağını, ancak; kendisine 3.000 TL vermesi halinde işi halledeceğini ve mezarı açmaya gerek kalmayacağını söylediği, katılanın telefonu kapatmasının ardından sanık ...'nın da istenen parayı vermeleri gerektiği yönünde telkinlerde bulunarak katılanı ikna ettiği, bunun üzerine katılanın 3.000 TL'yi gelini olan sanık ... ile diğer sanıklara gönderdiği, birkaç gün sonra sanık ...'in tekrar arayarak aynı şekilde 1.000 TL daha istediği, yine sanık ...'nın, başlarının belaya girmemesi için parayı vermeleri gerektiğini, katılanın aldığı ve kendisinde bulunan altın bileziği bozdurup parayı ödeyebileceklerini söylediği, katılanın da bunu kabul ettiği, aradan birkaç gün geçtikten sonra sanık ...'in tekrar arayıp 1.000 TL daha istemesi üzerine katılanın, gelini.... ile birlikte sanık ... ile buluşmak üzere....Yapı Kredi Bankası karşındaki parka gittiği, burada sanık ...'e 1.000 TL daha verdiği, sanık ...'in de söz konusu parayı aldığına dair bir kağıt yazarak imzalayıp katılana verdiği, bu olaylardan sonra sanık ...'nın katılanın evinden ayrılarak diğer sanık ... ile birlikte yaşamaya başladığı anlaşılmakla; sanıkların eyleminin zincirleme şekilde dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi uyarınca sanıkların belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasının kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezası ile cezalandırılmalarının kanuni sonucu olması nedeniyle infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-Sanık ...'nın, dolandırıcılık eylemini suç tarihinde kayınbabası olan katılana karşı gerçekleştirmesi karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 167/1-b maddesi hükmü gereği sanık ....... hakkında cezaya hükmolunamayacağı ve 5271 sayılı CMK'nın 223/4-b maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,2-Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesi gereğince hapis cezası yanında tayin olunan adli para cezasının aynı kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırılması sırasında hesap hatası sonucu “187 gün” adli para cezası yerine “200 gün” adli para cezasına hükmedilmesi suretiyle sanıklar hakkında fazla ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık ... yönünden mahkumiyet hükmünün tamamen çıkarılarak yerine "suç tarihi itibarıyla katılanın, sanık .......'ın kayınbabası olması karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 167/1-b maddesi hükmü gereğince sanığa ceza verilemeyeceğinden, 5271 sayılı CMK'nın 223/4-b maddesi uyarıca yüklenen suçtan sanık ......hakkında ceza verilmesine yer olmadığına” cümlesinin eklenmesi ve hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla "200 gün" ve "4.000 TL" adli para cezası terimlerinin tamamen çıkarılarak, yerlerine sırasıyla "187 gün" ve "3.740 TL" adli para cezası ibarelerinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.